ellerin çekingen
yalansız sevgilerde
yalansız sevgilerde
sabırla bu kadar güzelleşir insan
Dış kapıyı sessizce açtın,
süzülür gibi girdin içeriye. Mutfağa yöneldin. Yaşın ondört. İnce yapılıydın,
kırılıverecekmiş gibiydi yüzün. O yaşından bile küçük gösteriyordun. Her çocuk gibi, yaşama sevinciyle uzandın
ekmek sepetine.
“Öğlen ne
çabuk oldu oğlum?” dedi annem. “Pırasa pişiyor, beş dakikacık
bekleyiverseydin.” Cevap vermedin, dolaptan yağı çıkardın, oturdun, ekmeğe
sürdün, yemeye koyuldun.
Annemin
itirazını sürdürmesine aldırmadan, bir dilim ekmek daha yedin, acele bir
limonata yaptın kendine ve hala söylenen annemin yanağından bir makas aldın.
“İşim var
anacığım” dedin ve kapıdan çıkarken bir sigara yaktın.
Annem,
arkandan “Kahveye uğrayamazsan, geberirsin!” okunu atarak, pes etti.
Yarım saat
sonra işe gidecektin, çini basmaya.
* * *
Sen, sonra
da ben, babamızı hiç sevemedik. Evde sadece sen baba dayağı görmüştün, bu
yüzden annem bir başka üstüne titrerdi senin. Hastalıklı bir bebeklik
geçirdiğini söylerdi.
Büyük ağabeyimizi babamız yerine koymuş, bu garip boşluğu
onunla doldurmaya çalışıyorduk. Yıllarca suskun bir saygıyla taşıdık bu
sevgiyi.
(…)
Yaşanmamışlıkların
çok belirgin olduğu bir ömürde sadece yalnızlıklar belirleyici hale gelir.
Sadece, gürül gürül bir yüreğin ulaşacak deniz bulamama sancısı. Sen, sorunlu
yaşadın ama sıcak, sevecen bir insana dönüştürdün o tokadı.
Ben, seni
onbir yıldır çok özlediğimi yalnızca kendime söyleyebilirim.
* * *
Sohbetlerimizden
aklımda kalanları aşağıya yazacağım. Şiir mi, değil. Böylesi daha güzel belki;
şekliyle, tadıyla, kıvrılıp bükülmeden.
-
Bir kuyu
dipsizliği kadar uzaksa şimdi ümit, onurla taşıdığımız hayata ancak taç olur
ölüm. (Yoksa biz miyiz kuyunun dibindeki?
Sendeki “o” kadar yabancı.)
- Bildiğim her şey, hüzüne
bulanarak yapıştı bana. “Hatırla” dediğim her şey, kahır
kokusuyla tıkıyor genzimi.
-
Vazgeçtim,
biliyorsun. Hıncımı alıyorum zamandan. Deliymişim, bilmiyordum ah. (Üzgündün,
çaresizdik. Konuştun, anlamadık. Şimdi, kahreden suskunluğun istemediklerimizi
de duyuruyor.)
-
Birini kendinsiz
bırakırsan, kendini kaybeder, arar, kendinde seni bulur.
Az kaldı, buluşacağız.